Interdental Papil Nedir? Klinik Önemi, Papil Kaybı ve Tedavi Yaklaşımları
İnterdental papil, dişlerin arasındaki yumuşak doku üçgenini oluşturan, hem estetik hem fonksiyonel bir yapı taşıdır. Sağlıklı papil, dişler arasındaki boşluğu tamamen doldurarak gülüş estetiğini, fonetik uyumu ve periodontal sağlığı korur.
Papil kaybı (black triangle) yalnızca estetik bir sorun değil; aynı zamanda gıda birikimi, fonasyon bozukluğu ve hastaların öz güven kaybı gibi önemli sonuçlar doğurur (Tarnow et al., 1992; Cho et al., 2006).
Anatomik Özellikler ve Papilin Devamlılığını Etkileyen Faktörler
Interdental papilin varlığı, birkaç temel anatomik parametreye bağlıdır:
-
Kontakt noktası – kemik kret mesafesi (Tarnow kuralı)
-
Embraşür genişliği ve şekli
-
Diş kuron morfolojisi (üçgen / kare form)
-
Periodontal biyotip (ince veya kalın)
Tarnow ve arkadaşlarının (1992) çalışmasına göre; kontakt noktası ile kret tepe noktası arasındaki mesafe ≤5 mm olduğunda papil %100 korunur. Bu mesafe 6 mm olduğunda oran %56’ya, 7 mm ve üzeri mesafelerde ise yalnızca %27’ye düşer. Bu nedenle, interdental papilin sağlığı kemik desteği ile doğrudan ilişkilidir.
Papil Kaybının Nedenleri (Etiyoloji)
Papil kaybı multifaktöriyel bir süreçtir. Başlıca nedenler:
-
Periodontal hastalık ve kemik rezorpsiyonu
-
Dişlerin migrasyonu veya diastema oluşumu
-
Restoratif aşırı konturlar veya kontakt noktası kaybı
-
İmplant cerrahisi sonrası kret yüksekliğinde azalma
-
Ortodontik tedavi sonrası papil desteğinin zayıflaması
Ayrıca mevcut anatomik yapı da papil kaybı ile ilişkilendirilmektedir. İnce dişeti biyotipi veya üçgen kron morfolojisi olan bireylerde papil kaybı riski daha yüksektir (Nordland & Tarnow, 1998).
Klinik Sınıflandırma
Papil kaybının değerlendirilmesinde en sık kullanılan sistemlerden birisi, Nordland ve Tarnow (1998) sınıflamasıdır. Bu sistem, interdental papilin kontakt noktası ve sement–mine birleşimi (MSS) ile olan ilişkisini dikkate alır:
-
Sınıf I: Papil, kontakt noktasının apikalinde fakat MSS’nın koronalinde.
-
Sınıf II: Papil, MSS hizasına kadar çekilmiş.
-
Sınıf III: Papil, MSS'nın apikalinde.
Bu sınıflama, papil rekonstrüksiyonuna uygun tedavi planlamasında önemli bir kılavuzdur.
Tedavi Yaklaşımları
1. Cerrahi Olmayan Yaklaşımlar
-
Ortodontik hareketlerle kontakt noktasının apikal pozisyonunun düzeltilmesi
-
Kompozit restorasyonlarla embrasür formunun yeniden oluşturulması
-
Hyaluronik asit veya biyoaktif dolgu materyalleri ile doku hacminin artırılması (Becker et al., 2010)
2. Cerrahi Teknikler
Periodontal cerrahi, interdental papilin yeniden şekillendirilmesinde anahtar rol oynar.
En sık kullanılan teknikler:
-
Papilla reconstruction flap (Azzi et al., 1998)
-
Tünel yaklaşımı ve bağ dokusu grefti kombinasyonları
Bu yöntemlerde amaç, vaskülarizasyonu koruyarak yumuşak doku hacmini yeniden kazandırmaktır.
3. Rejeneratif ve Biyolojik Destekli Yaklaşımlar
Son yıllarda, PRF (Platelet-Rich Fibrin), EMD (Enamel Matrix Derivative) ve growth factor bazlı materyaller papil rejenerasyonunda umut verici sonuçlar göstermektedir (Miron et al., 2017).
Bu biyolojik ajanlar, anjiyogenezi artırarak fibroblast proliferasyonu ve doku stabilizasyonu sağlar.
Estetik ve Fonksiyonel Sonuçlar
Başarılı papil rekonstrüksiyonu;
-
Gülüş hattının doğal görünümünü geri kazandırır,
-
Fonasyon ve estetik açıdan hasta memnuniyetini artırır,
-
Periodontal sağlık açısından plak retansiyon alanlarını azaltır.
Bu nedenle interdental papilin korunması ve gerektiğinde rejenerasyonu, modern periodontolojinin estetik hedeflerinden biri haline gelmiştir.
Sonuç
Interdental papil, diş ve dişeti estetiğinde “küçük ama kritik” bir anatomik yapıdır.
Papil kaybının önlenmesi ve tedavisi için doğru anatomik analiz, uygun cerrahi teknik seçimi ve biyolojik destek materyallerin entegrasyonu gereklidir.
Günümüzde gelişen rejeneratif periodontoloji sayesinde papil rekonstrüksiyonu artık daha öngörülebilir sonuçlar sunmaktadır.


